Kan Davası - 5. Bölüm
Özlem Duymak!
"Nasıl görünürse görünsün
yüzünü seveceğim; çünkü o senin yüzün."
22/11/63 - Stephen King
“Leman!”
Kemal Bey, esmer kadının kolunu tutuğu gibi çalışma odasına getirmişti.
Aşağıdaki
kalabalığı oğluna bırakmıştı ama oğluna da güvenemiyordu. Oğlunun kalabalıkla
birlikte kudurma potansiyeli daha çoktu.
Esmer
kadın eniştesine bakarken gözlerini devirmişti.
Kemal Bey
baldızına bakarken çenesi kasılmıştı. Hala kendisine söylediklerini
hatırlıyordu. Oğlunun aslında onun oğlu olmadığını pişkinlikle söylemişti.
“Enişte…”
Leman Hanım’ın sözünü Kemal Bey kesmişti.
“Enişte
deme bana! Oğlum anlamaz ama ben senin neden burada olduğunu biliyorum Leman!
Çocuğun toplum tarafından katil olarak damgalandığını anladığın an ortaya
çıktın! Hisseleri sana vermeyecek. O kırk tilkinin dolandığı aklına mukayyet
ol. Bir rapor yazdırırım sana hayatını kaydırırım!”
Leman
eniştesini ilk defa bu kadar sinirli görüyordu. Yutkunurken zorla gülümsemişti.
“Sen çok
yanlış anladın enişte. Ben gerçekten de Serhat’ın serbest kalışını kutlamak
istemiştim.” Derken sesindeki zorlamayı Kemal Bey çok rahat bir şekilde
yakalamıştı.
Kemal Bey
inanamayarak baldızının koyu gözlerine bakarken elleri yumruk olmuştu.
Karısının kardeşinin ne kadar ilet bir insan olduğunu bilmeseydi bu sözlere
inanabilirdi ama ciğerlerini biliyordu. Karısının kardeşi Leman tam bir
sülüktü. Yapışır bütün her şeyini kurutana kadar da yakandan ayrılmazdı.
“Leman,”
Kemal Bey iç çekerken gözlerini kısmadan edememişti. “Sen en iyisi, gitsene.
Hayatımızdan, komple. Hem Serhat’a seni sevmiyor. Teyze anne yarısıdır
diyeceksin ama benim oğlum yarı şeylerle yetinecek bir insan değil.”
Kemal Bey
bu kadar sert olmak istemezdi ama karşısındaki kadının ne mal olduğunu
biliyordu.
Leman
Hanım içinden öfkeli olsa bile dışardan sadece gülümserken, Kemal Bey’in
karizmatik yüzüne bakıyordu.
“Öyle
olsun enişte. Yine benim masum kalbimi kırdın haberin olsun.” Diyerek odasından
çıktığında, Kemal Bey’in yüzü iğrenmiş gibi buruşmuştu.
“Oyle
olşun enişteğe! Kalbini kırmış! Bir yerlerini kırmadığıma şükret sen!”
Kemal Bey
sinirle odasında volta atarken, Leman Hanım merdivenleri inerken merdivenin
dibinde oturan Serhat’ı gördüğünde gülümsemeden edememişti. Ablası yaşarken,
Serhat’la çok ilgilenmişti. Serhat’ın bu kadar mutlu olmasının sebebinden
birisi de Leman Hanım’dı. Leman Hanım dünyadaki en gamsız kişiydi.
Serhat
merdivenlerden gelen topuk sesiyle başını kaldırıp teyzesinin yüzüne bakmıştı. Serhat
babasının teyzesini yukarı çıkardığını görür görmez gelen misafirleri yolcu
etmişti. İçinden parti yapmak geliyordu ama şu an öncelikleri farklıydı. Yoksa
o asla partiye hayır demezdi.
Serhat
teyzesinin gururla merdivenleri inişini izlerken konuşmadan duramamıştı.
“Kovuldun.”
Bu bir
soru değildi. Leman Hanım yeğenine kocaman sırıtıp.
“Şaşırdık
mı?” diye sorarken iki kolunu da yana açmıştı.
Serhat
teyzesinin sorusuyla kıkırdarken.
“Tabi ki
de hayır!”
Serhat
teyzesiyle babasının kavgasına alışıktı. Onların kavgaları annesi hayatayken
bile vardı. Babası teyzesini beğenmezdi, teyzesi ise babasını.
“Ay
Serhat. Baban kıt akıllı ya! Benim iyilik yapabilme ihtimalimi hiç düşünmüyor.
Oysa temiz kalbimle buraya gelmiştim.”
Leman
Hanım Serhat’ın oturduğu basamağa tam geldiğinde, Serhat yavaşça ayağa
kalkarken teyzesinin koyu gözlerine bakarken tatlı bir şekilde gülümsemişti.
“Teyze,
bebeklerden organ nakli almak suç bilmiyor musun?” diye sormasıyla Leman Hanım
anlamayarak yeğenine bakarken fısıldamıştı.
“Ne?”
Serhat
derin bir nefes alıp teyzesinin yanağını öptükten sonra. “Kalp nakli diyorum.
Temiz kalbinle gelmişsin ya.”
Serhat
teyzesinden ayrıldıktan yavaşça merdivenleri çıkmaya başladığında, Leman şokla
giden yeğenin geniş sırtına bakmıştı.
“Oğlu da
babası gibi!” Nefretle mırıldanırken hızla kapıdan bahçeye çıkmıştı. Yalının
merdivenleri öfkeyle çıkarken titriyordu.
“Ama
doğru! Kan bağı bile olmayıp bu kadar nasıl benzeyebilir ki!”
Yukarı
çıktığında, hemen demir kapılara doğru yürürken gözleri korumalara takılmıştı.
Serhat’ın başına gelenler onun lehine işleyecekti. Yıllar önce yaptıkları suçu
itiraf etse bile eniştesi inanamamıştı. Leman Hanım gülümsemeden edememişti.
Serhat’ı severdi ama iş miras kavgasına geldiğinde ablasını harcamış birisiydi.
En sevdiği tek yeğenini mi harcamayacaktı. Hem yeğeni öz bile değildi. Kanına
ihanet etmiş sayılmıyordu ona göre.
Yalının
dışına çıkınca hemen telefonundan taksi çağırırken, onu izleyen adamların
farkında bile değildi.
Yalının
içinde ise ayrı bir fırtına esiyordu.
“Hayır
dedim!”
Kemal
Bey’in sesi keskindi. Karşısında ona yavru köpek bakışları atan oğlunu
yumuşayacaktı.
“Ama baba,
Özlem çok korkmuştur.” Serhat kesinlikle sevgilisini görmeliydi. Yirmi beş saat
on sekiz dakika ve yirmi iki saniyedir sevgilisini görmüyordu. Kalbi ‘Özlemin’
özleminden her an atmayı bırakabilirdi.
Kemal Bey
oğlunun yalvarışlarını görmez gelerek masasındaki dosyalara göz gezdirmeye
başlamıştı. Serhat dudaklarını büzerken ayaklarını sabırsızca yere vuramaya
başlamıştı. Babasının deli etmeyi görev edinmişti. Babasının izni olmadan
yalıdan burnunu çıkarmayacağını biliyordu.
Kemal Bey
oğlunu görmezden gelmek için masasının üstündeki kulaklarını kulağına takarken
telefonunu kulaklığı bağlayıp son ses Chopin açmıştı.
Serhat
babasına inanamayarak bakıyordu. “Baba ya! Sen benim ölmemi istiyorsun yemin
ederim.” Derken başını eğmiş babasının masasının üzerindeki hasta dosyalarına
göz gezdirmeye başlamıştı.
Dosyalardan
bir şey anlamadığını fark edince dudaklarını büzüp babasının masasının
üstündeki kalemlerden birini alıp dudaklarının üstüne koymaya çalışmıştı.
Gözleri babasının odasındaki kitaplara bir an gitmişti ama kitaplar bile
Özlem’ini unutturamazdı.
Dudaklarını
kalemi eline alıp döndürmeye başlarken odadaki psikolog koltuğuna uzanmıştı.
Cebindeki telefonunu çıkarıp WhatsApp’a girdiğinde sevgilisine yazacaktı ama
şimdi ona sarılmak istiyordu. Gözleri hıyarın yüzde yetmişini ağzına sokup
resim çekinmiş Enes’in fotosunu görünce sırıtıp, ona mesaj atmak için hemen
basmıştı.
“Kanka
acil dön!”
Yazdıktan
sonra üç saniye sonra ‘yazıyor’ ibaresi düştüğünde kocaman gülüşemeden
edememişti. Onların arkadaşlıkları böyleydi işte.
“Senin
yerine hapse girmem söyleyeyim!”
Arkadaşının
yazdığıyla yüzü buruşmuştu. Ama sonra düşününce kıkırdayıp.
“Yok
lan! Hapisten kurtuldum ben. Ben daha farklı bir şey için yardımını istiyorum.”
Su yeşil
gözleri babasına döndüğünde, babasının hala kulaklıkları takılı bir şekilde
dosyaları okuyup notlar aldığını görünce şeytanice sırıtmadan edememişti.
“Hapis
değilse her şeyi yaparım kardeşim. Sadece emret.”
Enes’in
yazdıklarıyla Serhat dudaklarını dişerken parmakları hızla hareket etmeye
başlamıştı.
“Babam
eve hapsetti beni. Sizin küçük yatı bizim yalının rıhtımına yaklaştırabilir
misin? Özlemime gitmem lazım.”
Serhat
babasının bunu öğrenirse onu asacağını biliyordu ama bunu yakalandıktan sonra
düşünebilirdi. Şimdi önemli olan sevgilisinin yanına gitmekti. Enes’in cevabını
beklerken beş dakika geçmişti. Serhat Enes’in kaptanlarıyla konuştuğunu
anlamıştı.
“Seni
şanslı bıdık kaptan yatı yakınınıza bağlamış. Yarım saate alır seni.”
Serhat
okuduklarıyla otuz iki sırıtmadan edememişti. Enes’e o kadar çok istediği
azdırıcıları hastaneden kaçırıp verecekti. Hak etmişti arkadaşı.
“Kral!”
Serhat’ın
yazdıklarıyla Enes’te hemen karşılık vermişti.
“Köylü,
telefonun çaldığında rıhtıma çık.”
Serhat
arkadaşına ‘tamam’ emojisi yolladıktan sonra hızla ayağa kalktığında babasının
dikkatini çekmiş olacaktı ki, Kemal Bey bir kulaklığını çıkarıp mutlu oğluna
şüpheyle bakmıştı.
“Bu
kadar mutlu olmanın sebebi nedir, oğlum?” diye sorarken sesi meraklıydı.
Serhat
babasına kocaman sırıtıp. “Özlem’le konuştum. Eve gelecek akşam. Babası
bırakacak.” Derken koşarak babasının yanına gelip yanaklarını öperken söylediği
yalanı düşünmemişti bile.
Kemal
Bey oğlunun hiperaktif hallerine gülerken, “Şebeksin yemin ederim. Git yıkan
bir kızın karşısına paspal bir şekilde çıkma.” Demesiyle, Serhat hemen üstüne
başına baktığında hala geldiği gibi olduğunu görünce.
“Yine
haklısınız Kemal Bey.” Diyerek hemen kapıya koşmuş hemen odadan çıkmıştı.
Kemal
Bey oğlunun bu hallerine iç çekmeden edemezken başını iki yana sallayıp yeniden
dosyalarına dönmüştü. Bu olayla Gökhan ilgileniyordu zaten onun da kendi işini
yapması gerekiyordu. Oğlu da her zamanki gibi davrandığına göre bir travma
geliştirdiğinden bile şüpheliydi. Arkadaşı iki gün sonra oğlunu görmeye
gelecekti o zaman Serhat’ın durumunu tam olarak anlayabilirdi. Kendisi oğlunun
psikolojik durumunu araştırmak istiyordu ama ön yargısı ve oğluna
kondurmayacağı bir şey bulursa buna dayanamazdı. En iyisi arkadaşının
ilgilenmesiydi.
“Şebek
yemin ederim.”
* *
Serhat
duştan çıkarken beline sardığı mavi havlusuyla aynanın karşısına geçmişti.
Altılı karın kası yerine dörtlü karın kası vardı. Kolları da hafif kaslıydı.
Spor salonları sonunda vücudunu fit göstermeye başlamıştı. Babasından gizlice
içtiği protein tozlarının da katkısı vardı bu vücutta. Serhat vücuduna yatırım
yapmayı seviyordu.
Dudaklarını
bükerken.
“Of
şu kaslara bak!” derken eliyle de kaslarını yokluyordu.
“Bunların
hepsi senin için sevdiceğim!” derken aynaya göz kırpmayı da unutmuyordu.
“İlk
önce özür dilmem lazım tabi. Kızı ne kadar korkuttum kim bilir.” Gözlerini
kısarken hemen külotunu havlunun altında giyerken saçlarındaki sular yerdeki
peluş halıya düşmeye başlamıştı.
“Hediye
mi alsam?”
Belindeki
havlusunu çıkardığında, hemen dolabındaki asılı olan beyaz saten gömleklerinden
birini üstüne geçirip, altına da siyah dar kumaş pantolonunu giymeye
başlamıştı.
“Çiçek
daha iyi olur sanırım.”
Doğru
cevabı bulduğunda kocaman sırıtıp, gömleğinin düğmelerini göğsüne kadar
iliklemişti. Gözleri giyinme odasındaki çekmecesine gittiğinde, bileğine klasik
deri kayışlı saatini takarken, çorap gözünden siyah çoraplarını da yere
atarken, gözleri ayakkabıların bulunduğu arka kısma gelmişti. Spor
ayakkabılarına kısa bir an baktıktan sonra fazla resmi de gözükmemek için hemen
Vans’lardan siyah olanı eline almıştı.
Saatini
taktıktan sonra çoraplarını hızlıca giyip ayakkabılarınızda giyip odasına
girmişti. Serhat’ın odası, lacivert tonlarındaydı. Yatağı ise simsiyahtı.
Yatağı kral yataktı. Arkadaşlarıyla rahat bir şekilde yarabiliyordu. Yatağının
hemen çaprazında çalışma masası vardı. Masanın üstüne bilgisayarı ve hiçbir
zaman kapağını açmadığı ders kitapları vardı. Masanın yanında ise spor çantası
vardı.
Yatağın
başında ise İstanbul boğazını tam bir şekilde gören kocaman bir cam vardı.
Serhat
yatağının üstündeki telefonu eline almadan titremeye başlamıştı. Serhat’ın su
yeşil gözleri parlarken sırıtmadan edememişti. Hemen odasından sessizce
çıkarken, babasının çalışma odasının yalının girişine baktığına seviniyordu.
Rıhtıma
baksaydı kesin yakalanırdı.
Serhat
sessizce merdivenleri inerken, gözleri Erhan amcasını aramıştı ama
bulamadığında derin bir nefes vermişti. Babasından daha çok korktuğu birisi
varsa o da evin kahyası Erhan amcasıydı. Erhan amcası babası gibi
yumuşamıyordu. Gerçekten de ceza veriyordu.
Serhat
merdivenlerden inerken, en alta kata geldiğinde mutfağın olduğu yerden gelen
sesleri duyunca babasına söylediği yalan için azıcıkta olsa vicdanı sızlamıştı
ama bu sızlama sadece iki saniye sürdüğünden, mutfağın girişine gözükmeden
rıhtıma çıktığında, ıslak saçları soğuk yüzünden burnunu akıtmaya başlamıştı
ama hızla burnunu çekerken, rıhtımın yanına yanaşmış yatı görünce hemen hızla
adımlarla yatta adım attığında, kaptan eliyle işaret vermişti.
Serhat’a
eliyle işaret verirken derin bir nefes çekmişti.
Özlem’in
yanına gidecekti. Kocaman sırıtırken, yata tamamen binmişti. Kaptanın yanına
doğru yürürken, kaptan çoktan yatı hareket ettirmişti.
“Serhat
Bey, tam olarak nereye gideceğiz?” diye soran kaptanla Serhat kocaman sırıtıp.
“Karşıya
geçeceğiz kaptan.” Demesiyle, Kaptan başını sallarken.
“Lütfen
küçük geziden keyif çıkarın.” Derken yatın oturma grubundaki içecekleri ve
çerezleri başıyla göstermişti.
“Enes
karım gibi her şeyi nasıl bilebilir arkadaş ya!” diye söylenirken mutlu bir
şekilde masaya geçmiş, hemen bir tane bira açmış kafasına dikerken, diğer
boştaki eline de masadaki fındıkları doldurmuş koltuğa atmıştı kendini.
Serhat
denizin kokusunu içine çekerken, içkisinden içiyordu.
Yat
sahile geldiğinde, Serhat üçüncü birasını gömüyordu. Masadaki bütün
kuruyemişleri sömürmüştü.
Kaptan
Serhat’a bakıp.
“Serhat
Bey geldik!” bağırmasıyla,
Serhat
başını sallayıp yavaşça ayağa kalkarken hafif başı dönse de derin bir nefes
alıp gülümsemişti.
“Sağ
olasın kaptan.” Diyerek yatan inerken, sahildeki insanlara bakmadan edemedi.
Taksi çağırmalıydı. Eğer Özlem’in evine kadar yürümeye çalışırsa sevgilisinin
evine varamadan babasının adamları tarafından paketlenip eve geri
gönderilebileceğini biliyordu.
Serhat
gözlerini kısıp sahilin karşısındaki taksilere doğru koşarken,
“Abim
be! Beni alır mısın?” diye sormasıyla, taksicisinin biri Serhat’ın indiği yatı
ve üstündekileri görünce gülümseyip.
“Atla.”
Demişti. Serhat hemen taksinin önüne binerken, taksicide şoför koltuğuna
otururken, Serhat Özlemlerin evinin adresini söylemişti.
Serhat,
taksicinin onu tam olarak tanımadığını anladığında öylesine sohbete başlamıştı.
Fotoğraflarında daha yakışıklı ve Begüm’ün rötuşlarına seviniyordu. Begüm bütün
fotoğraflarını elden geçiriyordu. Tek düzenlenmemiş fotoğrafları yalıdaki
çerçevenin içindeki fotoğraflarıydı ki onlarda babasıyla diye düzeltmemişti.
Özlem’in
evinin önüne geldiklerinde, cebine her zaman attığı beş yüzlükten taksiciye
verip inmişti. Taksici gidince, Serhat derin bir nefes almıştı. Çiçek almayı
unutmuştu ama sonra bunu telafi edebilirdi.
Hızla
evin bahçesinin kapısını açıp içeri girerken gözleri hafif kızarmış gökyüzüne
gitmişti. İkindi vakti gelmişti. Babası namaz kılarken onun odasına gelmezdi.
Namazdan sonra iki sayfa da kuran okuduğunu düşünürse, onun yokluğunu anlaması
için akşam yemeğine onu seslerken olacağını biliyordu ki o da imkansızdı.
Serhat
başını sallarken, kapının önüne gelmişti. Köşedeki zile basmasıyla o garip ama
huzurlu kuş sesi kulaklarına dolmuştu.
On
dört saniye sonra kapı açıldığında gördüğü sevgilisinin kızarmış kahverengi
gözleriyle kocaman sırıtıp kollarını iki yana açarken.
“Güzelim!”
Özlem
karşısında gördüğü sevgilisiyle ağzı açık kalmıştı.
“Serhat!”
Özlem fısıldarken hiç düşünmeden sevgilisinin kollarının arasına girerken
Serhat Özlem’e canını çıkacak gibi sıkıca sarılmıştı.
“Aşkım
benim.” Derken Özlem’in saçlarından öpmeye başlamıştı.
“Korkuttum
seni, çok özür dilerim bir tanem.” Derken, Özlem’de Serhat’a sıkıca sarılmıştı.
Serhat’ın
ona kızgın olmasını bekliyordu Özlem ama Serhat onu yine şaşırtmıştı. Serhat
ondan özür diliyordu. Özlem derin nefesler alırken, Serhat’ın kendine has
kokusunu içine çekmeye devam etmişti.
Serhat’a
sevgilisin saçlarına burnunu gömerken.
“Özlemime
özlem duydum yemin ederim ya!” demesiyle, Özlem sevgilsinin ayrılıp
inanamayarak bakmıştı.
Serhat
sevgilisine omuz silkip. “Ne var canım.” Demesiyle, Özlem derin bir nefes alıp
hiç düşünmeden uzanıp Serhat’ın dudaklarına yapışmıştı.
Serhat
sevgilisin belinden tutup daha çok kendine bastırırken dudaklarında keşfe
çıkmıştı. Özlem nefesiz kalınca yavaşça ayrılırken, Serhat evin içine bakmaya
çalışıyordu.
“Evde
kimse var mı?” diye sormasıyla, Özlem anlamayarak.
“Yoklar.
Babam annemle dışarı çıkması gerekti.” Demesiyle, Serhat sinsice sırıtıp,
sevgilisinin belinden kendine daha çok yaslayıp, kucağına alırken evin içine
hiç düşünmeden girmişti. Ayağıyla kapıyı kapatırken Özlem’in de utanmasına
sebep olacak o sözleri söylemişti.
“O
zaman biz de birbirimize hasretimizi giderelim sevgilim.”
* *
Baran
adamlarından aldığı bilgiyle hemen arabaya binmişti. Arabayı çalıştırırken
abisinin aramalarını cevapsız bırakıyordu. O Serhat denen herifin yatla evden
kaçtığını öğrendiğinden beri gözünü kan bürümüştü.
Kız
kardeşini o çocuğun öldürdüğüne emindi.
Ailesinin
parasıyla dışarı çıkmıştı ama Baran kanlarını yerde bırakmayacaktı. Kardeşini
almışlardı ondan. O da can almaya yemine etmişti.
Hızla
arabayı kullanırken, trafik kurallarına bile uymuyordu.
Belindeki
soğukluğu hissediyordu. Belindeki silahla vuracaktı o çocuğu. Kardeşinin
katilini vuracaktı.
Baran
öfkeyle kırmızı ışığa takılınca geçmek istemişti ama önündeki tır yüzünden
kalakalmıştı.
Ama
adamlarının bilgisiyle Serhat Taş’ın nerede olduğunu tam olarak biliyordu.
Baran
öfkeyle tıra bakarken.
“İt oğlu it nereye saklanırsan
saklan seni bulup geberteceğim!”
Yorumlar
Yorum Gönder